Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi, 24 Temmuz’da kılınan cuma namazıyla 86 yıl sonra yeniden ibadete açıldı. İlklerin yaşandığı camide ilk bayram namazı da yarın kılınacak.
Danıştay 10. Dairesi’nin Ayasofya’nın camiden müzeye dönüştürülmesine dair 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal etmesinin ardından Ayasofya’nın Diyanet İşleri Başkanlığına devredilerek ibadete açılmasına ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı, 10 Temmuz’da Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yayımlandı.
Tarihi karar sonrası, 24 Temmuz’da ilk cuma namazı kılınarak Ayasofya Camii 86 yıl sonra ibadete açıldı. İlk cuma namazı caminin içi ve çevresini dolduran binlerce vatandaşın katılımıyla kılındı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin yanı sıra çok sayıda davetli ve vatandaş da tarihi günde cuma namazını kıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan da kadınlara ayrılan bölümde namazını eda etti.
Vakit namazlarında dolup taşıyor
Diyanet İşleri Başkanlığınca Ayasofya-i Kebir Camii’nde 3 imam ve 5 müezzin görevlendirildi. 24 saat açık tutulan cami vakit namazlarında da yoğun ilgi görüyor. 86 yıl sonra gerçekleşen tarihi açılışla birlikte Ayasofya Camii vakit namazlarında dolup taşıyor.
İlk bayram namazı
İlklerin yaşandığı camide ilk bayram namazı da yarın sabah kılınacak. Vatandaşlar bu kez Ayasofya Camii’nde bayram namazı coşkusunu yaşayacak. İstanbul’da bayram namazı saat 06.33’te eda edilecek.
Ayasofya Camii ‘çekim merkezi’ oldu
86 yıl sonra yeniden cami olarak ibadete açılan ve 24 Temmuz’da ilk namazın kılındığı Ayasofya Camisi, vatandaşlar için çekim merkezi oldu.
Ayasofya-i Kebir Cami-i yerli ve yabancı turistler ile ibadetlerini burada yapmak isteyen vatandaşların akınına uğruyor.
Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçilerini ağırlayan Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nde yoğunluk sürüyor.
Vakit namazları aralarında vatandaşlar gruplar halinde camiye alınırken, yabancı turistler de rehberlerin eşliğinde kafileler halinde camiyi geziyor.
Dünden bugüne Ayasofya
Tarihte 3 kez inşa edilen Ayasofya 15 asır ayakta kalmayı başardı.
Yunanların hakim olduğu (MÖ 660-MS 73) Byzantium şehrinde, bugünkü Ayasofya’nun bulunduğu yere yapılan dini yapı, Roma İmparatoru Septimius Severus tarafından tahrip edildi.
Roma İmparatorluğu hakimiyetindeki şehirde, I. Konstantin’in oğlu II. Konstantin tarafından 360 yılında aynı yere inşa edilen yapı, Hagia Sophia (Kutsal Bilgelik) olarak isimlendirildi. 1. Ayasofya, Doğu Roma İmparatoru Arkadios’un eşi Evdokia’nın Ayasofya önüne gümüş kaplamalı bir heykelinin dikilmesi üzerine çıkan ayaklanmada, yapılışından 44 yıl sonra büyük ölçüde yıkıldı.
Arkadios’un ardından başa geçen İmparator II. Theodosios tarafından mimar Ruffinos’a yeniden yaptırılan Ayasofya, 10 Ekim 415’te ibadete açıldı. 2. Ayasofya, 532’ye kadar şehrin en büyük kilisesi olarak varlığını devam ettirdi.
2. Ayasofya, I. Justinianus döneminde çıkan “Nika İsyanı” sırasında açılışından 117 yıl sonra 532’de yakılıp yıkıldı.
Ayasofya 5 yılda yeniden inşa edildi
Nika İsyanından 39 gün sonra I. Justinianus tarafından Ayasofya’nın inşasına yeniden başlandı.
Bugüne kadar gelen Ayasofya’nın 532 yılında başlayan inşası, 537 yılında tamamlandı.
Ayasofya’nın yapımını, dönemin ünlü bilim insanları fizikçi Miletli İsidoros ve Trallesli matematikçi Anthemius yönetti. İki baş mimar ile birlikte çalışan yüz mimar ve her mimarın emrinde yüz işçi, binanın yapımını 5 yıl 10 ay gibi kısa bir sürede tamamladı.
3. Ayasofya’nın yapımında, ahşap malzeme yerine güçlü, çevre şartlarına ve ateşe dayanıklı olduğu için tuğla kullanıldı.
I. Justinianus, idaresindeki vali ve krallardan, bu büyük kilisenin yapılması için kendi memleketlerinde bulunan harabelerden en güzel malzemeleri göndermelerini istedi.
İmparatorluğun her yerinden tapınak, hamam ve saraylardan sütun, korkuluk, çerçeve ve pencere parmaklıkları sökülüp İstanbul’a getirildi. Bu malzemeler başta Kizikos’un (Aydıncık-Kapudağı Yarımadası) doğu sahillerindeki Belkıs harabeleri, Aspendos, Efesos’ta (Ayasuluk-Selçuk) Artemis Mabedi, Suriye’nin Ba’albek bölgesi olmak üzere Anadolu ve Suriye’nin diğer antik şehir kalıntıları ve eski abidelerden temin edildi.
Binanın zemin duvarlarını kaplayan beyaz mermerlerin Marmara Adası’ndan, yeşil somakilerin Eğriboz Adası’ndan, pembe mermerlerin Afyonkarahisar civarındaki Synada’dan, sarı mermerlerin Kuzey Afrika’dan, orta ve yan nefleri birbirinden ayıran dördü sağda, dördü solda bulunan yeşil siyah damarlı mermer sütunların Efes Diyana Mabedi’nden, yarım kubbe altında 8 büyük kırmızı porfir sütunun ise Mızır Heliopolis’ten getirildiği düşünülüyor.
Fil ayakları büyük kalker taşından yapılan, duvarları tuğla olan Ayasofya’nın inşasında İran tarzı takip edildi.
Ayasofya’nın havada gibi duran geniş kubbesinin yapımında çok hafif olduğu için Rodos toprağı tercih edildi. Bu topraktan kalıba dökülmüş tuğlalar, Rodos valisi tarafından hazırlatılıp kısa sürede gönderildi.
Ayasofya’nın kubbesi kadar iç süslemeleri de göz kamaştırıcıydı.
Ayasofya’nın açılış töreni, İmparator I. Justinianus’un katılımıyla 27 Aralık 537’de bir Noel günü yapıldı.
Kubbesi 20 yıl sonra yaşanan depremden zarar gören Ayasofya’nın doğu tarafı da 558 yılında çöktü. Miletoslu İsidoros tarafından onarılan kubbeye dışarıdan payandalarla desteklenen alçak bir kasnak eklendi, kubbe kırk pencereyle hafifletildi ve yüksekliği artırıldı.
4. Haçlı Seferi sırasında, İstanbul’un ele geçirilmesiyle Ayasofya da yağmalandı. Bu dönemde Ayasofya, Roma Katolik Kilisesi’ne bağlı bir katedrale dönüştürüldü. 16 Mayıs 1204 ‘de Latin İmparatoru I. Baudouin imparatorluk tacını Ayasofya’da giydi.
Ayasofya 1261’de tekrar Bizanslıların kontrolüne geçtiğinde harap, virane ve yıkılmaya yüz tutmuş bir durumdaydı.
İmparator II. Andronikos, 1317’de finansmanını ölen eşi İrini’nin mirasından karşılayarak binanın kuzey ve doğu kısımlarına 4 adet istinat duvarı ekletti.
Ayasofya, inşa edildikten sonra ilk yapıldığı haliyle bugüne kadar gelemedi, pek çok doğal afet, bakımsızlık, istila ve savaşlar sebebiyle tahribata uğradı, yeniden yapıldı.
Fethin sembolü oldu
Osmanlı İmparatorluğu’nun 7. padişahı II. Mehmet’in 29 Mayıs 1453’te İstanbul’u fethiyle 916 yıl kilise olarak hizmet veren Ayasofya, camiye dönüştürüldü.
Fetihle birlikte “Fatih” unvanını alan Fatih Sultan Mehmet, fetihten sonraki ilk cuma olan 1 Haziran 1453’te cuma namazını Ayasofya’da kıldı.
Bizans’ın Ayasofya’ya verdiği değer, Osmanlı döneminde de devam etti. Osmanlı döneminde padişahlar Ayasofya’ya çok değer verdi, “Fethin Sembolü” olan Ayasofya’nın korunup yaşatılması için hiçbir fedakarlıktan kaçınmadı.
Fatih Sultan Mehmet, Ayasofya’yı camiye çevirdikten sonra en önemli gelir kaynaklarını aktardığı Ayasofya Camii Vakfı’nı kurdu.
Ayasofya’ya bir minber ve mihrap yaptıran Fatih Sultan Mehmet, ayrıca medrese, kütüphane ekletti. Ayasofya’nın ilk minaresi de Fatih Sultan Mehmet döneminde yapıldı. Hızla inşa edilebilmesi amacıyla bu minare tuğladan inşa edildi.
II. Beyazıt (1481-1512) camiye beyaz mermerden bir mihrap ve kuzeydoğu köşesine bir minare ekletti.
Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) fethettiği Macaristan’daki getirdiği iki kandili Ayasofya’ya hediye etti.
Ayasofya, II. Selim döneminde (1566-1574) yorgunluk ya da dayanıksızlık belirtileri gösterdiği için dünyanın ilk deprem mühendislerinden biri sayılan Osmanlı başmimarı Mimar Sinan tarafından eklenen dış istinat yapılarıyla takviye edilerek, son derece sağlamlaştırıldı.
Bu istinat yapılarıyla birlikte Sinan ayrıca kubbeyi taşıyan payeler ile yan duvarlar arasındaki boşlukları kemerler ile besleyerek kubbeyi iyice sağlamlaştırdı.
Osmanlı döneminde eklenen diğer yapılar
Ayasofya’nın içine Osmanlı döneminde eklenen diğer yapılar arasında mermerden minber, hünkar mahfiline açılan galeri, müezzin mahfili, vaaz kürsüsü bulunuyor.
III. Murat (1574-1595), Bergama’da bulunan Helenistik dönemden kalma (MÖ IV. yüzyıl) Bektaşi taşından yapılma iki küpü, Ayasofya’nın ana salonuna yerleştirdi.
I. Ahmet (1603-1617) devrinde geniş çaplı tamir ve bakım çalışması yaptırıldı, mihraba besmele yazdırıldı.
IV. Murat (1623-1640) devrinde Ayasofya’nın içi hat levhalarla süslendi.
III. Ahmet (1703-1730) döneminde Ayasofya’nın hünkar mahfili yenilendi, cami ortasına büyük bir top kandil asıldı, yine genel bir tamir ve bakım yapıldı.
I. Mahmut, 1739’da binanın restore edilmesini emretti ve bir kütüphane ile binanın yanına bir medrese, bir imarethane ve bir şadırvan ekletti.
III. Selim (1789-1807) Ayasofya’da bulunan halıların tamanını değiştirdi, Mehmet Esad Yesari hattı ile yazılmış ike levha astırdı.
II. Mahmut (1808-1839) döneminde Ayasofya’da büyük çaplı tamir ve bakım çalışması yapıldı.
Ayasofya’nın Osmanlı dönemindeki en ünlü restorasyonlarından biri Sultan Abdülmecit’in emriyle mimar Fossati kardeşler tarafından 1847-1849 yılları arasında gerçekleştirildi.
Kubbe, tonoz ve sütunları sağlamlaştırıldı ve binanın iç ve dış dekorasyonunu yeniden elden geçirildi. Üst kattaki galeri mozaiklerinin bir kısmı temizlendi, çok tahrip olanları ise sıvayla kaplandı ve altta kalan mozaik motifleri bu sıva üzerine resmedildi.
Işıklandırma sistemini sağlayan yağ lambası avizeleri yenilendi. Kazasker Mustafa İzzed Efendi’nin (1801–1877) eseri olan, önemli isimlerin hat sanatıyla yazılı olduğu yuvarlak dev tablolar yenilenip sütunlara asıldı. Ayasofya’nın dışına yeni bir medrese ve muvakkithane inşa edildi. Minareler aynı boya getirildi.
Sultan Abdülaziz (1861-1876) ve II. Abdülhamit (1876-1909) devirlerinde de Ayasofya’da önemli onarım faaliyetleri gerçekleştirildi.
Ayasofya’nın müzeye dönüşümü
Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılması ve yerine Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla Ayasofya’nın tarihi de değişti.
Restorasyon çalışmaları nedeniyle 1930-1935 yılları arasında halka kapatılan Ayasofya’da, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle bir dizi çalışma yapıldı. Bu çalışmalar sırasında çeşitli restorasyonlar, kubbenin demir kuşak ile çevrilmesi ve mozaiklerin ortaya çıkarılıp temizlenmesi işlemleri gerçekleştirildi.
Bakanlar Kurulu’nun 24 Kasım 1934 tarih ve 7/1589 sayılı kararıyla Ayasofya, müzeye dönüştürüldü.
Ayasofya, 1985’te UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine girdi.
Açılışından İstanbul’un fethine kadar 915 yıl kilise, 1453’ten 1934’te alınan kararla müze oluncaya kadar cami olarak kullanılan, 86 yıldır da müze olarak hizmet veren Ayasofya, Türkiye’de yerli ve yabancı turistler tarafından en çok ziyaret edilen yapıların ilk sırasında yer alıyor.
Ayasofya’da müze olduktan sonra da çeşitli dönemlerde restorasyonlar yapıldı.
Kaynak:TRT haber