SON DAKİKA

Kanal 7 Haber

İç Mimar Can Aşar Yazdı: Siz Mekânı mı Şekillendiriyorsunuz, Yoksa Mekân mı Sizi?

İç Mimar Can Aşar Yazdı: Siz Mekânı mı Şekillendiriyorsunuz, Yoksa Mekân mı Sizi?
Bu haber 11 Eylül 2025 - 12:00 'de eklendi. 8.760 kez görüntülendi.

İç Mimar Mısın? Hadi Perdemi Seç!

 

“Sen iç mimarsın ya, salonuma hangi koltuk uyar bir baksana!”

 

İç mimarlık denildiğinde akla çoğunlukla renk veya mobilya seçimi gelir. Oysa gerçek tanımı çok daha farklıdır: İnsan ve mekân ilişkisini psikolojik, işlevsel ve estetik boyutlarıyla bütünleyen bir disiplindir. Bir mekâna adım attığınızda ilk fark ettiğiniz şey dekorasyon değil, hissettiğiniz duygudur. Kendinizi rahat mı hissediyorsunuz, yoksa üzerinize görünmez bir ağırlık mı çöküyor? Bu his, tesadüf değildir. İç mimarlık yalnızca göze hitap etmekle kalmaz; bilinçaltımıza dokunur, davranışlarımızı ve kararlarımızı şekillendirir.

 

Örneğin casinoları düşünün. Işıl ışıl avizeler, kırmızı ve gold tonlarının yoğunluğu, penceresiz ve saat göstermeyen salonlar… Tüm bunlar sadece lüks görüntü için yapılmaz. Parlak ışıklar beyinde adrenalin hormonunu tetiklerken, kırmızı halı kan dolaşımını hızlandırır ve heyecan duygusunu artırır. Saatlerin olmaması zaman algısını yok eder; oyuncu, dakikalar değil, şansın akışıyla meşgul olur. Halı desenleri bile bu yüzden karmaşıktır: Zihni rahatlatmak yerine hafifçe yorarak masaya ya da makineye odaklanmayı kolaylaştırır. Bir başka deyişle, mekân sizin yerinize düşünür ve sizi yönlendirir.

 

Şimdi sahil kenarındaki bir bohem kafeye geçelim. Ahşap masalar, hamaklar, rüzgârla dans eden keten perdeler… Burada amaç tam tersidir: Zihni yavaşlatmak, zamanı ağırlaştırmak. Müşteri bir kahve için değil, “o hissi” yaşamak için oradadır. Düşük tavanlı, samimi bir ortam yakınlık duygusunu artırırken, pastel tonlar ve doğal dokular insanın doğaya dönme ihtiyacını tatmin eder. Bohem tarzın özü aslında bir pazarlama stratejisidir; rahatlık hissi uzun süre oturmayı, uzun süre oturmak ise daha çok siparişi beraberinde getirir.

 

Aynı kurgu ofislerde de karşımıza çıkar. Açık ofislerin “yenilikçi” diye pazarlanmasına rağmen aslında sürekli görünürlük hissiyle çalışanların daha disiplinli davranmasını sağladığını biliyor muydunuz? Ya da hızlı yemek zincirlerinde sandalyelerin özellikle rahatsız edici sertlikte seçildiğini? Çünkü uzun süre oturmanız değil, hızlıca yemek yiyip çıkmanız istenir. Mekân, istediği davranışı en estetik şekilde dayatır.

 

Bizler çoğu zaman “mekânı seçtiğimizi” sanırız. Oysa aslında mekân çoktan bizi seçmiş, nasıl davranacağımıza karar vermiştir. Casinoda heyecanlanmamız, sahil kafesinde huzur bulmamız ya da fast food restoranında hızlıca kalkmamız rastlantı değildir. Hepsi önceden planlanmış, bilinçaltımıza işlenmiş birer tasarım kararıdır.

 

Unutmamak gerekir: İç mimarlık sadece gözün gördüğü değil, ruhun hissettiğidir. Çünkü mekân, insanı dönüştürür. Ve asıl soru şudur:

Siz mekânı mı şekillendiriyorsunuz, yoksa mekân mı sizi?

 

Etiketler :
HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
POPÜLER FOTO GALERİLER
SON DAKİKA HABERLERİ
İLGİLİ HABERLER
SON DAKİKA